29 Eylül 2010 Çarşamba

yağmurlar

-küçükken ben, annem hikayeler anlatırdı. ciddiyim, şimdi bu büyük hayal gücüne sahip olmamın en büyük nedenidir bu. hayal ettğim, olmasını istediğim ne varsa kağıda yazardım. bir bakıma, Tanrı'ya mektuplar yazardım. olmayınca kızardım ona. isyan ederdim. zamanla anladım işte, herşeyin bir vakti vardı ve Tanrı bu zamanı çok iyi biliyordu. öğrendim, herşey, her zaman istediğimiz gibi olmaz. hayal dünyasında yaşardım. bildiğim herşey doğruydu o zamanlar. nede olsa bildiğim şeyler dünyada en çok güvendiğim insan, annemin anlattığı masallardan ibaretti. insanlar tanıdım, insanlar kazandım ve kaybettim. şimdi şimdi alışıyorum gerçek dünyaya, alıştıkça acı vermez oluyor gerçekler. alıştıkca, duvar örüyorum kötülere, kötülüklere.

-yağmuru özlemişim. yağmurun 'kokusunu' özlemişim. herşeyden arınmış, tüm mikroplardan, tüm pisliklerden arınmış en saf koku bence yağmur kokusu. bir hikaye vardır bilmem bilirmisiniz? yeryüzüne düşen her bir yağmur damlasını bir melek taşırmış. işte bu yüzden hiçbir damla birbirine değmeden kavuşurmuş toprağa.

-the Secret diye bir kitap okuyorum şu sıralar. evrene gönderdiğimiz sinyallerle ilgili birşey. bir konu üzerinde ne kadar çok odaklanırsanız o kadar gerçekleşme payı var diyor kitap. hep olumlu düşünün ki başınıza olumlu olaylar gelsin. bu düşünce bir yerden tanıdık geldi, hani herşey bir gün çok güzel olacak falan...

-sakinim bu sıralar çok. sürekli gülümsüyorum. istediğim şey oldu sanırım. son bahar geldi, dershanem, etüdlerim başladı. kocaman resim dosyam ve ben, okula beraber gidiyoruz artık. beynimde, kalbimde bana sıkıntı veren hiç birşey yok. artık hiç bir yere yetişme telaşı olmadan yağmurun altında sakince yürüyebilirim... ne güzel... sizede tavsiye ederim. ıslanmaktan korkmayın. :)

-uzun zaman olmuştu yağmurdan sonraki toprak kokusunu duymayalı. ne de güzelmiş, çiseleyen yağmurun altında yürümek. sanki tüm günahlardan arınıyormuş gibi ıslanmak, sırılsıklam olmak...
yağmurun tüm hüznünü hissettim o gün vücudumda. ağlamak bile olasıydı nedensizce. kaybolurdu çünkü gözyaşların. şemsiyelerini açtı insanlar. kimisi tek soyutladı kendini damlalardan. o sırada hızla yürüyüp çarptığı, ona çarpan insanlara kızdı. kimisi dostları, kimisi sevgilisiyle paylaştı o daracık kuruluğu, soyutluğu. bense zaten hiç soyutlamazdım kendimi, hep ıslanırdım yağmurda. içimdeki hüzün, gözyaşlarım, sevgim, nefretim, yalnızlığımla buluşurdum.

18 Eylül 2010 Cumartesi

hissetmez. düşünmez. bilmez.

-uzun zamandır masum sandığınız, hatta yıllarca arkasından yas tuttuğunuz insanın, aslında sandığınız gibi biri olmadığını anladığınızda, düş dünyanızda, düşüncelerinizde bi kırılma, bi kopma, bi eksiklik hissedersiniz. özellikle bu kişi yerini dolduramadığınız, her hayatınıza girende bir parçasını aradığınız biriyse. bu dünyadaki en saf, en salak insan olduğunuzu sanırsınız. öylesinizdir belkide. bu yüzden, yıllar sonra sizin daha olgun, daha küskün, daha kırgın olduğunuzu görünce şaşırır o kişi. sizi tanımaz. aslında hep öylesinizdir siz. o bilmez, hiç bilmek istememiştir çünkü... öyle meşguldür ki, çevresinde dönüp duran kırık kalplerin varlığını bile hissetmez. canı yanmaz. hissetmez. düşünmez. bilmez...

-en yakın arkadaşlarımdan birini, dert ortağım ve kader arkadaşımı bugün kendimden kilometrelerce uzağa yolcu ettim... onu çok seviyorum. her zaman yanındayım. (Gamze AYBEK.)

-kendimi değiştiricem. özüme dönücem. bu kadar gülücük, bu kadar mutluluk tablosu yeter. artık yoruldum bunlardan. gerçekten mutlu olana kadar o gün nasılsam öyle olucam. insanları güldürmekten yoruldum. tamam mutlu olmalarını görmek hoşuma gidiyor. ama hem onlara yalan söylemek, hemde kendimi kandırmaktan yoruldum artık. mutsuzum işte. en yüksek kulenin en yüksekteki odasına hapsedilmiş, asla geçmeyecek olan mutluluğunu bekleyen bir kız gibiyim. ki galiba; öyleyim...

- en çok kimi severmiş 'O' ?

-sevgilerimle.

14 Eylül 2010 Salı

yorgun

-uzuuun bekleyişimin sonunda, evet, dershanem başladı sayın okurlar. çok çok çok yorgunum. şu an bu yazıyı son derece uykulu gözlerle yazıyorum. açıkcası özlemişim dershanemi. eski arkadaşlarım falan hepsi ordalar. içimde kelebekler uçuşuyo bi rahatlık duygusu. kendimi her zamankinden daha güvende hissediyorum. nedenini bilmiyorum ama bu sıralar çok mutluyum. sanırım artık herşeyi geride bırakmaya başladım. kendimi amacıma daha yakın hissediyorum.

-ne cins insanlar var şu dünyada yarebbim. insan baktıkca şokta kalıyo böyle garip garip. dışardan bakarsın mantıklı, düzgün biri gibi görünür. konuşmaya başlayınca ardınıza bakmadan kaçasınız gelir. aman amaaaan......

-bu arada kitabım gayet güzel gidiyo. biliyorum biraz erken ama, kapağını falan hazırladım şimdiden. çokta güzel olmuş yani. yeni yeni kişiler katmayı düşünüyorum. biraz hayal gücümü konuşturucam. bi sakıncası yok yani. bende bolca var o hayal gücü denilen şeyden.

-neyse şimdilik bu kadar. bana iyi uykular, size iyi haftalar....

11 Eylül 2010 Cumartesi

kitap yazmak

-hayatımın her yerini doldurmaya çalışıyorum ya ben şimdi, olduk olmadık hobilerim var ya artık. napcağımı şaşırmış durumdayım. pelen pelen oldum. eski sakinliğimi kaybediyorum sanırım...

-kitap yazmaya karar verdim sevgili okurlar. (artık kaç kişiyseniz.) 2 yıl içinde gidicem ben falan diyorum ya, gitmeden 2 ay önce basılıcak kitabım. tabi umarım beğenir yayın evi. olmazsa 2 tane bastırıcam. biri kitabı yazdığım kişi, diğeride benim için. artık isteyenede fotokopi... :D

-merak edenler için, kitabın konusu tabikide benim. geçen senenin başından Almanya'ya gidene kadar yaptığım, yapacağım, yapmayı düşündüğüm herşey olucak içinde. keyif için yapıyorum zaten. başka bi amaç yok. aman insanlar sevsin meşhur bir yazar olayım gibi bir derdim yok.

-şaka maka okullarda açılıyor yani. çok keyifliyim anlatamam size. şimdi diceksiniz, salak mı bu kız neden istiyor okullar açılsın.? istiyorum çünkü tatil sıktı artık. yarında dershane sınavım var zaten. oh be, sonunda kalemim resim yapmaktan başka bir işe yarıycak. önüme geleni çiziyorum. dilirdim iyice. kendimden korkuyorum.

-o değil de, çok özledim ya tüm arkadaşlarımı. valla. 1 hafta kaldı 1.... Almanya'ya gitmemede 730 gün kaldı. sabır, sabır...

-türkiyede finallere kaldı ha basketbolda. tebrik ediyorum bizi. çok severim basketbol izlemeyi falan ben. favori oyuncum semih erden. mükemmel (Y).

-geleceğe dönük bir yazı yazdım ;

'' Bir Gün Belki Ben...

Senden uzak bir şehrin soğuk sokaklarında gezerken, çoktan unutmuş olucam ellerinin sıcaklığını. Buz tutmuş kalbimde, iyileşmiş olacak açtığın tüm yaralar. Kokunu unutucam. İsmini ve yüzünü de. Geçmiş acı vermeyecek çünkü sadece geçmiş olacak geçmiş. O soğuk sokaklarda, sana ait hiçbirşey olmayacak yanımda, aklımda, kalbimde... Şimdi biraz acıyor canım, evet, ismini duyduğumda ve sana ait anıları yaşadığımda. Buda geçicek...
Şimdi hayatı gelişi güzel yaşayan sen, sıkılıcaksın, üzülüceksin. Ağlayacak bir omzun olmayacak. Yanında 'seni sevdiğini söyleyen' kimse olmayacak. Dostların olmayacak. Senin kalbine, sevgine benliğini adamış olan ben, o zaman başka bir ülkede, başka bi sokakta, soğumuş ellerimi eldivenlerimle ısıtmaya çalışacağım. Mutlu olacağım. belki soğuktan üşümüş olan bir sokak köpeğine üzüleceğim sadece. Senin içten içe ağladığını, bir zamanlar benim yaptığım gibi etrafa sadece sahte gülücükler saçtığını görmeyeceğim, hissetmeyeceğim bile.
Bu yüzden rahat olacak içim. Elimdeki sandviçten bir parça köpeğe atıp, atkımı boynuma daha sıkı saracağım. Yağan karın altında, yarınki derste olacağım sınavı düşüneceğim. Evet, o sınava hazırım. Başaracağım... ''

7 Eylül 2010 Salı

şeker, çikolata ve kolonya

-grup aneminin merhamet şarkısına hastayım. ciddi ciddi şarkı bende takıntı yaptı. sürekli 7/24 o şarkıyı dinliyorum. kendimden korktum. ama sözleri melodisi falan süper.

-son kez gittim ada'ya. bir kış havası vardı, doğada, insanlarda... hüzün şehri gibi bişey. sokaklar, evler bomboş. kimse yok. geride kalanlar o soğuk havada bayramlaştı birbirleriyle. ananemle dedemin 22 yıldır türkiyedeki ilk bayramıydı. ev kalabalık oldu birazcık. çok mutlu oldular. o an işte, gerçekten yalnız olmadığımı anladım. ve aylar sonra ilk defa gerçekten gülümseyebildim. şeker çikolata ve kolonya.. bu 3'lünün içinde yüzdüm. maddi olarakta çok iyiydi hani. neyse :D

-toygar ışıklı'nın sen eşittir ben diye bi şarkısı var. Tanrım bir şarkı bu kadar mı anlatır bir insanı. aynı ben.

-geride bıraktım artık tamamen hüzünleri falan. ve insanlara hayır demeyi öğrendim. fark ettim ki diğer türlü daha çok kırılıyorlar. o değilde, benim canım yanıyo sonradan. en iyisi hiç birşeye karşmıcaksın. hayat güzel ne gerek var üzülmeye.

-yazcak fazla bişiyim yok bu sefer şükürler olsun ki yolunda herşey, herkes.

-harkese iyi bayramlar. :)

2 Eylül 2010 Perşembe

davul sesi

-bir davulcu sahur için neden aynı sokaktan 5 kez geçer anlamıyorum. sayesinde bünyem bağışıklık kazandı uykusuzluğa. 5de 6da uyuyorum artık. gece gündüz kavramım şaştı. hadi millet tınlasa neyse. sen o davulu çalmadan zaten sokaktan çalar saat sesleri gelmeye başlıyo. ne gürültülü mübarek ay ya. şaşıyorum. gerçekten, davulun sesi uzaktan hoşmuş.

-two and a half men. bayılıyorum o diziye. ha bide how I met your mother. gün boyu üst üste izleye bilirim. o kadar yani.

-insanların derdi gücü benle uğraşmak gibi. size ne hayallerimden. gelecek planlarımı anlatmaya başladığımda neden gülüyosunuz.? ciddi ciddi dinlesenize beni. hayır neresi komik almanyaya gitmenin, hem okuyup hem çalışmanın.? bana inanmıyosanız yüzüme söyleyin. 2 yıl sonra gidiyomuyum, gitmiyomuyum görürsünüz.

-hevesimi köreltemiyolar ama. kafamda bişiyleri kurdum. hayallerimin olması iyi birşey bence. uzun zamandır ilk defa yaşamak için bi amacım oldu. almanyaya gidicem. çalışıcam ve aynanda okuycam. mezun olduktan sonrada dönmem zaten türkiyeye. özlerim falan ama tatillerde gelirim ya. bana gülenlerede kucak dolusu sevgi yollarım ordan.

-1-2 gündür bir serinliktir izmirde. çokta mutluyum yani. üşümeyi özlemişim. yağmurda yağdı. ben geliyoorum diyor son bahar. ne kadar mutluyum bilemezsiniz. devam etsin böyle. iyidir iyi.