bugün benim doğum günüm... yanımda olmayan bir insanı yanımda hayal ederek, kalbimde o, beynimde onu unutma düşüncesiyle gezdim, bana değer veren insanların yanında... en sevdiğim yerde, inciraltı'ndaydım. bilmiyorum ama orayı gerçekten çok seviyorum. belkide denizi, denizin mavisini sevdiğim içindir. bilmiyorum. aslında benim gibi bir izmir aşığı, izmirin hiç bir yerini ayırmamalı ama inciraltı özel benim için, nedensiz bir şekilde, çok seviyorum orayı. neyse fazla uzattım, asıl mevzuya geleyim.
tam 5.840 gündür hayattayım, nefes alıyorum. yaşama sıkı sıkıya bağlıyım özellikle şu son 3 yıldır. hayatım boyunca geçirmediğim kadar eğlenceli, mükemmel bir doğum günü yaşadım. beni seven insanların yanında. yaşamayada devam edicem. biliyorum.
beklemediğim insanlar kutladı doğum günümü. insan ne çok seviliyormuşum ya, demeden edemiyor açıkcası. soğolsunlar, bende hepsini çok seviyorum. iyi kötü güzel çirkin, herkesi, herşeyi, bu dünyada var olan herşeyi seviyorum ben. buna değer. beni ben yapan herşeyi...
her ne kadar kendini konuşarak ifade edemeyen biri olsamda, içimde kalan, söylemek istediğim herşeyi yazmak istiyorum buraya. o kadar çok ki, sığmamasından korkuyorum. ben büyüdükçe çoğalıyorlar kendi aralarında, tıpkı hayallerim gibi. upuzun kocaman cümleler. kimisi büyük harflerle, bağıra bağıra, çığlık çığlıga vuruyor kendini içimin duvarlarına. kimisi küçük harflerle gizli saklı kaybolmak üzere o kocaman karanlık boşlukta. ve ben yine gülerek bakıyorum insanların yüzlerine. her yaşın bir ağırlığı var bu yüzden. sıkı sıkı tutunmazsam yaşama düşecek gibiyim... ama düşmemeliyim...
gözlerim dolu dolu girdim yeni yaşıma. çünkü bu sefer benim bile zor taşıyabildiğim kocaman, ağır bi kalbim var. saçlarım kısa. kalabalığın içinde yalnız denir ya, işte o durumdayım. karmakarışık, zamana sığmayan hayaller sahibiyim. beynimi eritip bitiren ama benim söyleyemediğim, içimde tuttuğum milyonlarca cümlem, her defasında herkesi kandırmayı başardığım kocamaan bir gülümsemem var. O yok, sadece ben varım. bembeyaz kalabalığın içinde bile zar zor görünen küçük siyah bir noktayım ben. farkedilmem zor. işte bu yüzden güvendeyim. daha mutsuz, daha suskun, daha sakin, ve hep daha mutlu görünmeye çalışan biriyim artık. içimdeki acı çoğaldıkça, yüzümdeki gülümsemede çoğalıyor benim. sırıtmam gülümsemeye, gülümsemem kahkahalara dönüşüyor. ve bende dahil olmak üzere herkes gülüyor. içimdeki çocuğa acıyorum bu yüzden. ben neşe içinde gülerken, O içime dökülen gözyaşlarımın sağnağında, kendine sığınacak bir köşe arıyor. sıcak, kuru, sesiz... ama her yer Onunla dolu işte bulamıyor. bu yüzden çok hasta şimdi. ben içime ağlarken o kan kusuyor kalbimin üstüne. ben gözyaşlarımla yıkarken kalbimi. her defasında dahada şiddetleniyor öksürükleri. ölmek üzere. sanırım peter panı kaybediyorum...
iyi ki doğmuşum ben işte... iyi ki varmışım... ne çok severmiş insanlar beni... mutlu, nice sağlıklı yıllarmış. ben hepsine teşekkür edermişim. ama gelen her mesajda, her yazıda, hayatıma giren herkeste ve yaşadığım herşeyde Onu ararmışım. bulamazmışım.
doğum günün kutlu oldu peter pan. iyiki vardın. iyi ki doğmuştun. şimdi yoksun ama, ne tesadüf. bak, O'da yok...