29 Ekim 2010 Cuma

koku

-29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...

-Redd'in bir şarkısı var, her neyse diye. taktım bu sıralar ona. mükemmel bir şarkı ya. tabi bana göre. tavsiye ederim dinleyin. benimle aynı fikirde olacağınıza eminim...

-insan duygularının sadece kokularla harekete geçtiğini savunuyorum. şöyle ki, dış görünüşü sadece beğeniriz. ama aşk kimyasal birşeydir, hormonlarla alakalı. ve kimyasal bir olayı harekete geçirmek için başka bir kimyasal olayın gerçekleşmesi gerekir. tam açıklayamadım ama, temel düşüncem, bir insanın başka bir insana aşık olmasının tek nedeni onun kokusu olduğunu düşünüyorum. parfüm hariç, her insan teninin kendine ait bir kokusu vardır. ve biz anlamasakta, en hassas olan organımız burun, bu kokuyu alır... ve insan, aşık olur. ama aşk güzeldir ya, bu kadar basit değildir diyorsanız, siz bilirsiniz bu yalnızca benim görüşüm. :) ben kokulara karşı çok hassasım, parfüm kokularına. benim için çok önemli, bilmiyorum neden..

-ve birde sertab erenerin Lal şarkısı var. ben hiç bir şarkıda bu kadar duygulandığımı hatırlamıyorum... bugün zaten çok duygusaldım, bu şarkı beni iyice bitirdi. mükemmel....

-bu kadar.

-sevgilerimle.

14 Ekim 2010 Perşembe

back

-uzun zamandır nadasa bırakmış gibiyim bloğu. yazmıyorum evet ama istemediğimden değil inanın hiç vaktim olmuyor. ev okul dershane ve zaman bulursam azcık uykuyla yaşıyorum. şikayetci misin derseniz, hayır değilim. çok mutluyum...

-artık kendime bir savunma mekanizması buldum. uzun zamandır test kitapları ve konu anlatımlı kitaplar dışında doğru dürüst hiç kitap okumadım açıkcası. okuduysamda anlamadım. ama şöyleki, içimde bazı şeylere karşı bir özlem kıpırtısı hissettiğimde veya gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde kitap okuyorum direk. başka hayatlara ortak olmak gibi, başka birinin hayatını yaşamak gibi. kitap güzel şey ya, gerçekten.

-bu arada kitabımada uzun bir süre ara verdim. yazmıyordum. vakit buldukça birşeyler karalıyorum ama.

-geçenlerde İzmir Senfoni Orkestra'sının açılış konserine gittim kan kardeşim Aylinle beraber. senfonik salsa dinledik. mükemmel bir konserdi. fırsat buldukça tekrar etmeyi planlıyoruz. sizede tavsiye ederim. klasik müzikle salsanın birleşimi sanırım dünyada ilk defa yapıldı. mükemmel bir ikili olmuşlar açıkcası. Mozart'ın o müthiş besteleri salsa ritimleriyle yorumlanmış. ortaya çıkan müziği dinlemeye doyamıyorsunuz inanın.

-insanlara derdimi ben mi anlatamıyorum yoksa gerçekten bazılarının anlayışı kıt mı? çözebilmiş değilim hala.

-biliyor musunuz bilmiyorum geçenlerde bir olay yaşandı İzmir'de. ege üniversitesinden bir cani, izmirin yüz karası, zavallı, buz gibi soğukta açlık ve benzeri zor şartlarda hayatta kalmaya çalışan minicik bir kediyi acımasızca öldürdü. ben sonradan izledim görüntüleri. inanın oturup ağladım. benimde 2 kedim var. bu insanlık dışı birşey ya. gerçekten yüreği nasıl dayandı vicdanı şu an nasıl rahat hiç bilmiyorum. Tanrı cezasını kalbine bir gram bile sevgi koymayarak vermiş zaten ben daha başka hiç birşey demiyorum.

-çok değişti herşey demiştim ya, insanlar değişmeden duramaz mutlaka bir gün o değişimi yaşarlar demiştim ya, evet sevgili okurlar ben o değişimi yaşadım. bilmiyorum, artık daha duygusalım, bi değişik geliyor insanlar bilmiyorum. anlamıyorum.

-mideme bir taş oturmuş gibi. boğazım düğüm düğüm... gülüyorum ama dokunsan ağlayacak gibiyim... gözlerimi kapatıp hayal kuramıyorum artık kara bir boşluğa düşüyorum bilmeden, istemeden. bu yaşayan ben değil gibiyim. bir başkası yaşıyor ve sanki arkalarda bir yerlerde ben izliyorum olanları. başımı kardırıp gökyüzüne bakmayalı o kadar uzun zaman oldu ki... hep birşeyler düşünüyorum hep meşgul düşüncelerim. müziğimin ritmi dahada yavaşladı. artık bana iyi gelen tek şey piano tuşları, keman sesi ve hafif bir tempo. sonra kapat gözlerini ve düş yine o dipsiz karanlığa. düş, hiç bir şeyi düşünmeden. sadece sen ve masum siyahın. mavi yok, acı yok, kalp atışlarımı duymuyorum. sadece nefes alıyorum. yaşıyorum ben. hala nefes alıyorum ve hala yaşamak için nedenlerim var.

-özlemişim yazmayı.

-sevgilerimle.